Çarşamba, Nisan 09, 2014

YAZMANIN FAZİLETLERİ


Yazmanın Faziletleri:
Daha mutlu, daha zekî, daha etkileyici olmak için yazmak


Prof. Dr. İsmail Kaya

Yazmak, sadece kelimeleri peşpeşe dizmek değil. Sayfaları doldurmaktan daha fazla bir şeydir. Kimine göre, düşünceleri arındırmanın ana yollarından biridir. Kimileri için ise defter kalem, insanın yanından hiç ayıramayacağı en önemli malzemedir. Kimileri de yazma eylemini gün boyunca oturup düşüncelerini gözden geçirmenin esaslı bir yolu olarak görür. Kısacası, yazmak bir düşünme, arınma, kendini bulma, anlama ve ifade eylemidir.

Yazmak, yazanı da mutlu eder
Bazıları yazmayı, hele hele ‘ben’li cümleler kurmayı gereksiz ve kibirlenmek gibi görse de, insan oturup kendini ifadeye, neyin peşinde olduğunu, maksadını kaleme almaya niyetlense, bu bile onun için önemli bir motivasyon aracı olur.

Yazmak, düşünmeyi ve düşündürmeyi berraklaştırır
Kelimeleri düşünmekten, kelimeler üzerinde durmaktan, kelimeleri kullanmaktan uzak kalmak, sadece tembelliğe, “kelime tembelliği”ne yol açmakla kalmaz; duyguları anlamlandırmayı, ifade etme isteğini ve tecrübeleri paylaşmayı, kısaca başkalarıyla iletişimi de köreltir. ‘Dilimin ucunda’ duygusunu sıkça yaşayanlar için, zihninin derinliğinden gelip dilinin ucuna dayananları kelimelere dökmek, oturup yazmak insana ilaç gibi gelebilir.

Yazmak, zor günleri atlatmaya da yardımcı olabilir
Derin acı ve yaralanmalar yaşamakla kaleme, klavyeye sarılma arasındaki ilişkiler iki yola çıkıyor: Yazmak ya da yazmamak... Özellikle sabırlı insanlar, güç anları tekrar hatırlamakta ve yazmakta bir fayda görmez ve yazmazlar.
Diğer taraftan, bazıları da, olan bitenle yüzleşmek ve sonuçlarını kabullenmeye yardımı olabilir niyetiyle yazmaya girişirler. İşten çıkarılan bir grup mühendis üzerinde yapılan bir çalışmada, işsiz kaldığında duygu ve düşüncelerini kaleme alanların, önceki işverenlerine karşı daha az öfke ve düşmanlık duydukları anlaşılmış. Aynı çalışmada, kontrol grubundakilerin beşte birinden biraz azı sekiz ay sonra tekrar işe girebildikleri halde, yaşadıklarını yazan gruptakilerin yarısından az fazlasının aynı süre içinde yeniden işe başladıkları saptanmış. 

Yazmak, zihnî melekelerdeki yaşlanmayı yavaşlatır
Tıpkı beden hareketleri gibi, zihin hareketleri de zihnî yaşlanmayı yavaşlatır. Yani, yazmak zihni meşgul eden bir faaliyet olduğu için de yararlıdır.

Yazmak, şükrü, kadirbilirliği arttırabilir
Yazmak, yaşananlar kadar sahip olunanların farkına varmayı, onların değerini anlamayı da kolaylaştırabilir. Çoğunlukla olumlu-güzel-faydalı kategorisinde yazıldığı da bir gerçektir. Olumlu yaşanmışlıkların yazarken daha sık hatırlanması, neticede, şükretme eğilimini arttırır. Bu güzelliklerin kelimelere yansıması da şükrü ayrıca bir derece daha arttıran bir etken olabilir. 

Yazmak, zihinde uçuşan düşünceleri ele avuca sığar, işlenebilir hale getirir
Dünya ve yaşananlar ne kadar somutsa, bunlara dair düşünce ve fikirler de o derecede soyuttur. Yazmak, işte bu soyutlaşmışlıkları somutlaştırmaya ve somut dünyaya geri taşımaya yardımcı olur. O yüzden, yazanların bir özelliği de, zihinlerinde canlananları yakalayabilmek, dondurabilmek ve başkalarına da aktarabilmek için anında not etmeyi alışkanlık haline getirmeleridir.

Yazmak düşünceleri dondurarak büyütür
Düşünceler yazıya dönüşmedikçe, zihinde bir an belirip bir an kaçıyor. Belki de o yüzden, “söz uçar, yazı kalır” demişler. Üstelik, yazarlar, yazdıklarını kaybettiklerinde onların yeniden yazılamayacağını bildiklerinden, yazdıklarını saklamaya, kaybetmemeye, arşivlemeye, başkalarına kıyasla daha fazla özen gösterirler. Ve bunlar, yani, yazdıkları, arşivledikleri, ona her seferinde yeni bir düşünce ve hatıraya götürür. Böylece her adımda yeni bir eyleme kapı açacak bir döngü ortaya çıkarır. 

Yazmak, öğrenmektir
Yaşayanlar ve yazarlar iyi bilir. Öğretmek için öğrendiklerimiz ve aldığımız bilgiler daha çok, daha kolay, daha uzun süre ve daha kapsamlı hatırlanır. Öğrendiğimizi unutabilir ama öğrettiğimizi kolay kolay unutmayız. “Bir konuyu öğrenmek istiyorsan dinle-oku, unutmak istemiyorsan anlat, öğretmeni ol; anlamak, istiyorsan, otur bir kitap yaz. Şayet, daha da derinden öğrenmek-anlamak istiyorsan, yazdığın kitabı oku.” demişler. Bu sebepten olacak ki, yazanlar çok okur, okuyanlar çok yazarmış,

Yazmak, liderliktir, zihinler açmak, yolda öne düşmek, kitleleri peşine takmaktır
Yatana bir şey demezler ama koşana çelme takarlar. Meyveli ağaçlar taşlanır. Yazılanlar da, yazanlar da zihinleri kıpırdatır, birilerine dokunur, onları dürterler. Konuşanlar susanlardan, yazanlar okuyanlardan daha fazla eleştirilir, suçlanır. Her tenkid, her yorum, yazarı güçlendirir besler. Eleştiri yazarın gıdasıdır, eleştiri almadıklarında yazarlar kendilerini başarısız, mutsuz, verimsiz hissederler.

İşte biz de yazdık. 
Eleştirin, beslenelelim.
(Ağustos 2014)